Öteki Modernlik
Hayata dair her gönderim bizi kişisel hikâyemize götürür. Nasıl yaşadığımızı, düşlerimizi ve tasavvurlarımızı düşünürüz. Köyden gelen çocuklar ise kırda, hayatın küçük alanlarında yaşadıklarını anımsarlar. Küçük dünyalarında büyük düşler kurmuşlardır. "Köydeyken ot ya da ekin hasadında çalışırken şiire, edebiyata, siyasete ve hayatın büyük biçimlerine ilgi duyuyordum. Küçük bir dünyada olduğumu düşünüyor büyük düşler kuruyordum. Şehri, şiiri, yazıyı, büyük düşünceleri, şehirli biçimleri hayal ediyor, böylece kendime daha büyük ve mutantan dünyalar inşa ediyordum. Sonra büyükşehire geldim. Modern zamanlarda bu zorunluluktu adeta. Eğitim, meslek ve beceri kazanmak ve daha iyi bir yaşam sürmek için taşralılar büyükşehire geliyorlardı. Geleneksel yaşamdan modern hayata katılıyorlardı. Geleneğin katı, kalın çizgili karakteristik biçim ve anlamlarından, modernitenin şeffaf, sentetik ve görece özgür bir dünyasına savruluyorlardı. Böylece kendilerine yeni dünyalar ve anlamlar inşa ediyorlardı. Modernleşme sürecinin içerisindeydik aslında. 19. yüzyılda başlayan, Cumhuriyetle farklılaşan yaşam tarzı ve egemenlik ilişkilerinin içerisindeydik. Köy bizim için kır yaşamının yoğunluğu, dindarlığın ve geleneğin baskınlığı demekti. Büyükşehir ise ekonomik ve kültürel olarak farklılaşan ilişkiler biçimiydi. Dolayısıyla farklı eğitim, kültür ve ekonomik ilişkiler içerisine dâhil oluyor, yeni kimlikler ve kalıplar ediniyorduk. Bu süreçte herkes kendi hikâyesini üretiyordu. İlişki şekline, duyarlılıklarına ve ilgi alanlarına göre kişisel hikâyeler doğuyordu. Kaygılarımız ve beklentilerimizle geleceğe yürüyorduk. Bazısı belki söz ve manayı, bazısı ise hayatın maddi biçimlerini tercih ediyor, mesleki seçimlerini ve yaşam tarzını oluşturuyordu. Sonuçta, taşradan gelenlerin modernleşme sürecindeki hikâyelerini üretiyorduk."
- Açıklama
Hayata dair her gönderim bizi kişisel hikâyemize götürür. Nasıl yaşadığımızı, düşlerimizi ve tasavvurlarımızı düşünürüz. Köyden gelen çocuklar ise kırda, hayatın küçük alanlarında yaşadıklarını anımsarlar. Küçük dünyalarında büyük düşler kurmuşlardır. "Köydeyken ot ya da ekin hasadında çalışırken şiire, edebiyata, siyasete ve hayatın büyük biçimlerine ilgi duyuyordum. Küçük bir dünyada olduğumu düşünüyor büyük düşler kuruyordum. Şehri, şiiri, yazıyı, büyük düşünceleri, şehirli biçimleri hayal ediyor, böylece kendime daha büyük ve mutantan dünyalar inşa ediyordum. Sonra büyükşehire geldim. Modern zamanlarda bu zorunluluktu adeta. Eğitim, meslek ve beceri kazanmak ve daha iyi bir yaşam sürmek için taşralılar büyükşehire geliyorlardı. Geleneksel yaşamdan modern hayata katılıyorlardı. Geleneğin katı, kalın çizgili karakteristik biçim ve anlamlarından, modernitenin şeffaf, sentetik ve görece özgür bir dünyasına savruluyorlardı. Böylece kendilerine yeni dünyalar ve anlamlar inşa ediyorlardı. Modernleşme sürecinin içerisindeydik aslında. 19. yüzyılda başlayan, Cumhuriyetle farklılaşan yaşam tarzı ve egemenlik ilişkilerinin içerisindeydik. Köy bizim için kır yaşamının yoğunluğu, dindarlığın ve geleneğin baskınlığı demekti. Büyükşehir ise ekonomik ve kültürel olarak farklılaşan ilişkiler biçimiydi. Dolayısıyla farklı eğitim, kültür ve ekonomik ilişkiler içerisine dâhil oluyor, yeni kimlikler ve kalıplar ediniyorduk. Bu süreçte herkes kendi hikâyesini üretiyordu. İlişki şekline, duyarlılıklarına ve ilgi alanlarına göre kişisel hikâyeler doğuyordu. Kaygılarımız ve beklentilerimizle geleceğe yürüyorduk. Bazısı belki söz ve manayı, bazısı ise hayatın maddi biçimlerini tercih ediyor, mesleki seçimlerini ve yaşam tarzını oluşturuyordu. Sonuçta, taşradan gelenlerin modernleşme sürecindeki hikâyelerini üretiyorduk."
Stok Kodu:9786055830212Boyut:14.00x21.50Sayfa Sayısı:221Basım Yeri:İstanbulBaskı:1Basım Tarihi:Nisan 2012Kapak Türü:Karton Kapak, Amerikan CiltKağıt Türü:Holmen 60 grDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.